28 Ağustos 2009 Cuma

Rakı Candır

Rakı,rakı,rakı...
Büyüklerimiz şöyle der rakı masasına oturmadan önce:Olum bakın ağzınızla için götünüzle değil,çünkü şişede durduğu gibi durmaz bu meret..
İşte herşey böyle başlar,herşey diyorum çünkü rakı masasında herşeysindir.Ama öncesine gidelim masaya oturma sürecine...
Bir ufacık Müzeyyen melodisi duymakla başlar rakı içme isteği.Toplanmışsındır akşam,muhabbet, goy-goy derken,herhangi bir arkadaşımızın cep telefonundan çıkan o ''kalın kadın sesi''...İşte o ses sohbetin bütün akışını değiştirir,''söyle Müzeyyen susma,bi yandan sus ulan kadın sus dertlerimi azdırdın'gibi naralar atılmaya başlar.O anda yaşça daha küçük olan hemen atılır,'yarın içiyo muyuz?'der.O atılır çünkü gencin içinde aşk acısı var, alev var rakıyla söndürmesi lazım ama ortamın en büyüğünden onay alması gerekli.O abimiz ağırdır,az konuşur öz konuşur,içindeki aşk acıları,dertler geçmişte kalmıştır ama hala sönmemiştir kor halinde durur,her Müzeyyen tıngırtısı o kor ateşe rüzgar olur,körükler...Abimizde yanar artık ve der ki, 'yarın akşam masadayız.'Gençler,yani biz öyle bi sevinirz ki sanki altın golü atmışız,sanki terkeden manita geri gelmiş gibi,sanki altılıyı tutturmuş gibi seviniriz..

Sabah erken kalkılır,paralar toplanır ve arabaya atlanır.Doldurulur mezeler,en kralından,kırkağaç kavunu alınır en sulusundan,peynir alınır en yağlısından,şalgam alınır en acısından ve en son alınır rakı..Bunun nedenini hala çözebilmiş değilim ama köfte pilav yerken herşey biter ama sona bi köfte kalır ya,onu bilerek sona bırakırsın buda onun gibi bişi büyük olasılıkla..Neyse hemen eve gelinir çünkü o rakının akşama buz gibi olması lazım,hızlı bi şekilde dolaba atılır.Akşamı beklersin,vakit geçmez bi türlü,bi yandan da rakı sofrasına meze olacak müzikleri sıralarsın 'playlist'ine..Hafiften başlar müzik sırası, sonra en ağırına, en vurucusuna doğru gider..
Güneş battıkça yüzündeki sırıtık ifade artar..Ve artık akşam olmuştur, hemen rakı moduna geçilir,çıkarılır tişörtler,atletle kalırsın, sandalyeye oturursun.Bi ayağın yerde,bi ayağında sandalyeye basmış bi şekilde durur çünkü dizine kolunu dayarsın.Bu rakı içme pozisyonudur.Bi arkadaşımız masayı hazırlar,kavunu dilimler suları doldurur ve sıra gelir rakıya.Rakı öyle hemen doldurulmaz masanın en büyüğü rakının kıvamını en iyi bilendir,o ne kadar dolduruyorsa bizede o kadar koyulur.Buz gibi suda eklenir ve en son şalgam doldurulur.Rakının pezevengi şalgam...Arka planda Müzo ablamız döktürüyo tabi..
Abimiz o ince bardağını kaldırır, ''kadınlara ulan'' der ve bizde abinin bardağının altına vururuz bardaklarımızı.Çünkü adet böyledir ve devamlı kadeh tokuşturulmaz ilk bardakla son bardak içilirken tokuşturulur o kadar.Rakı masasının da bi kültürü var yani.Sonra ilk yudumu çekersin bide bakmışsın ki ırmaklar,nehirler akıyo,kuşlar ötüşüyo,kelebekler sevişiyo..Öyle bi ortamda hissedersin kendini.Uzun uzun koklarsın rakıyı ki sadece karacigerin, miden, dilin, yararlanmasın bu şifa suyundan ciğerlerinde bayram etsin..
Rakı hayattır.Nasıl ki küçüğe sevgi büyüğe saygı diye bir durum var hayatta, bu rakı masasında da vardır ve bence bu durum ilk olarak rakı masasından çıkıp hayatta da uygulanmaya başlanmıştır.Bu saygının yanında çokta büyük samimiyet vardır o masada.O saygı duyduğun abi bi anda hüngür hüngür ağlar,çocuk gibi ve sen teselli edersin, yeri gelir sen ağlarsın onlar 'yapma be olum' der...Herşey olur herşey rakı masasında..
Ya öyle şeyler konuşursun ki,saçmalıkla felsefe arasında gidip gelirsin.Her masada olur şu muhabbet:Aga bu güneş neden her defasında doğudan doğupta, batıdan batıyor ya..
Saçma bi soru gibi ama bi yandan da düşünürsün,lan harbiden de neden böyle diye..

Atatürk..O bile çareyi rakı masasında bulmuş,oturmuş arkadaşlarıyla içerken samsun demiş, erzurum demiş, bide bakmış ki ülke kurtulmuş.Rakı masasında ülke bile kurtarılmış daha ne olacak.
Bir kız yüzünden aylarca, yıllarca acı çekersin,gözüne uyku girmez gecelerce,beynini oyalayan tek şey o kızdır ama o masada playboy olursun, kızların biri gelir biri gider,sanki o ana kadar kız yüzünden ağlayan sen değilmişsin gibi.Ama işte baştada dediğim gibi rakı masasında herşeysindir.Aslan olursun aslan, tıpkı kafası güzel farenin 'evin kedisini getirin bana ulan'demesi gibi.Delikanlının hası,ortamın kralı olursun yani öyle hissedersin, tek rakibin Usain Bolt'tur,THY'dir,Ronaldinho'dur...
En güzel sözler oracıkta çıkıverir ağızdan,'dibini görmeyen sevdiğini görmesin ulan',bu akşam şerefe değil şerefsizliğine içiyorum gibi..Nazım Hikmet'in adını duymayanlar içinden geldiği gibi şiir patlatıverir..
Rakı doktor yapar,hemşire yapar,padişah yapar,kahraman yapar,serçeyi kartal yapar,şahini doğan yapar,ağzı olup dili olmayanları sonsuza dek konuşturur,dinsizi imana getirir,imanlıyı kitapsız yapar vs. ama en önemlisi hüzünle eğlenceyi bir araya getirir.Sen bile şaşırırsın 'ulan ağlasam mı yoksa kalkıp oynasam mı? diye.Olur bu,feleğin şaşar.Mucize bitki ısırıgan otu nasıl kalıplaşmışsa,mucize içki rakı diye de bir kalıp olması lazım artık.

Rakı içmek sanattır,rakı masası da saygın bir ortamdır.Bu özel masaya oturabilmek için bağırmıcaksın,masaya el kol vurmıcaksın,ustana saygı gösterceksin,asla ondan önce kadehini bitirmiceksin,sek içmiceksin ve en önemlisi rakıya ihanet etmiceksin.Rakının olduğu masada asla başka bir alkollü içki bulundurulmaz.

Neyse dönelim tekrar masamıza, masanın en son hali şöyledir:Herkes en başta oturduğu sandalyede oturur durumda,kafalar geriye düşmüş,gözler kapalı,gücü yetenler hala ağzını oynatabiliyor, Müzeyyen hala söylüyo,sağlam kadın ona dokunmuyo tabi..Ama üstadımız sigarasını yakmış derin derin çekiyo çünkü değil ona bir 70 cl. lik rakı 170 cl.likte verseniz kesmez çünkü o adam feleğin çemberinden geçmiş be aga...

Rakı masası günü o abimizin sigarası eşliğinde kapanır ve hayat kaldığı yerden devam eder...

Artık en sevdiğim bitki anason.Üstünede bitki tanımam yani.Evimin çiçeklerini söküp anason dikmek istiyorum umarsızca.Fındık diil anason toplamak istiyorum.Anason kokulu kolonyalar,parfümler.deodorantlar,yemekler olsun istiyorum.Sevgilime gül değil anason götürmek istiyorum.
Ben Müzeyyene bağlıyorum üstad...

Saygılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder